Herkese merhaba, umarım keyifler yerindedir. Uzun yıllardır gerek psikiyatri hastanesinde gerekse Türkiye’nin en büyük sağlık kuruluşunda birçok dijital çalışmanın sorumluluğunu üstlendim. Öğrenciliğimden bu yana psikologların sosyal medya kullanmasıyla ilgili içerikler hazırladım. Türkiye ve dünya trendlerinden alıntılar yaparak bu konuyla ilgili birkaç şey paylaşmak istiyorum.
Bu soru ilk sorulduğunda “etik” konusu ortaya çıkıyor. Bu nedenle buna değinmek istiyorum. Çünkü bizler için oldukça önemli bir konu. Her geçen yıl bu soruya “etik değil” yanıtını verenlerin sayısı azalıyor. Ancak “etik değil” diyen hala daha büyük bir çoğunluk var. Ki bazı noktalarda haklılar çünkü “terapist” olmak diğer meslek grupları gibi “pazarlanabilir” bir yerde durmuyor. Aslında bu biraz da mesleği kutsallaştırmakla ilgili ama şimdi o kısma değinmeyeceğim. Sosyal medya, dinamik yapısı ve sınırsız imkanlarıyla gerçekten bazı konularda bizi hataya sürükleyebiliyor. Ki birçok kişinin dediği gibi “Instagram Psikoloğu” tabiri biraz da bundan yola çıkıyor. Bu durumu yeni mezun olduğumda biraz da tiye aldığım bir yazı kaleme almıştım. Okumak isteyenler için buraya link bırakıyorum:
Yeni Mezun Psikologlara İnstagram Kullanma Rehberi
Psikolog veya ruh sağlığı uzmanı, gerek sosyal medya kullanımında gerekse basın, tv süreçlerinde “etik” sınırlara uymak zorunda. Yani uymasını arzu ediyoruz ve bekliyoruz demek daha doğru olur. Yoksa E. Ezmeciler hak getire… 🙂 Ne demek bu etik sınır? “Danışanın herhangi bir bilgisini paylaşmama” “Seans sırasında fotoğraf çekmeme” “Bilimselliği kanıtlanmamış bilgileri paylaşmama” “İnsan haklarına aykırı bir davranışta bulunmama” gibi bu maddeyi uzatabiliriz. TPD’nin Etik Yönetmeliğine sık sık bakmakta fayda var. APA’nın da bu konuda güzel bir içeriği var, dilerseniz buradan ona da göz atabilirsiniz: https://www.apa.org/monitor/2010/07-08/internet
Dijitalleşmenin etkileri, kullanıcı davranışları ve mesleki sorumluluklar, bir psikoloğun sosyal medya kullanımını bir “etik” konusu olmamalıdır. Buradaki etik sorun, tamamen kullanım biçimiyle ilgili olmalıdır diye düşünüyorum. Şimdi bunun nedenlerini maddeli bir şekilde açıklayalım.
1. İnsanların psikoloğa bakış açısındaki olumlu değişimler
Pandemiyle birlikte, gerek tv-dizi yapımlarının gerekse insanların zor dönemden geçmiş olmaları “terapiye” olan ilgiyi artırdı. Eskiye nazaran, daha olumlu bakıldığını gözlemleyebiliyoruz. “Yahu, Taner benim akrabalar hala deli işi olarak bakıyor, sen nereden biliyorsun?” diye sorabilirsiniz. Elbette, bunu verilerden yola çıkarak söyleyebiliyorum. Hemen birlikte bakalım.
a. Google Arama Hacimleri
Google’da pandemi öncesi arama verilerine baktığımızda “psikolog” kelimesi Google’da aylık ortalama 20bin-30bin kez aranıyormuş. Buna, “online psikolog” “psikolog randevusu” vs. eklediğimizde sayı maksimum 50bini buluyor. Ancak son 1 yıllık verilere baktığımızda bu sayı “psikolog” aramasında 60 bini bulurken, diğer yan arama kelimeleriyle birlikte 150bin-200bin bandına çıkıyor. Bu x3 arama hacmi demek.
b. Online Psikolog Platformları
Yine pandemi öncesinde Türkiye’de faaliyet gösteren 2 bilemediniz 3 online terapi platformu bulunuyordu. Pandemiyle birlikte bu sayı x10’lara kadar çıktı. Tabii ki hepsi hala devam etmiyor ancak şu an bile direkt aklımdan 20 tane terapi platformu sayabilirim. Bunlar bir şekilde bu ihtiyacı gideriyorlar.
c. Seans Sayılarındaki Artışlar
Pandemiden önce ve sonra hizmet veren meslektaşlarım, insanların terapiye olan ilgilerindeki artışı gözlemlemiş olabilirler. Gerek çalıştığım gerekse hizmet verdiğim kurumlarda bu net bir biçimde gözlemlendi.
Peki Taner, çok güzel diyorsun da neden danışan bulmakta zorlanıyoruz? Bunun cevabını 3. maddede vereceğim, şimdi psikologların sosyal medya kullanımının gerekliliğini anlatan bir diğer maddeye geçiyorum.
2. Halkın Doğru Bilgi İhtiyacı
Aranızda üniversitede TV’ye, gazeteye yani sık sık basına çıkan bir hocası olan var mıydı? Açıkçası benim eğitim aldığım birçok hoca, bilim üretme ve sadece öğrenci yetiştirme misyonuyla hareket ediyordu. Bu kötü bir şey mi? Elbette hayır, ancak insanlar yıllardır çok kısıtlı kaynaktan ruh sağlığı ile ilgili bilgiler edinmeye çalıştı. Uzunca bir dönem ruh sağlığı uzmanlarının halk ile arasındaki ilişkinin uzak bir o kadar da kopuk olduğunu düşünüyorum. Televizyon Programları, gazeteler bu işin uzmanından destek almak yerine gidip bu konuyla ilgili gerçek bir eğitimi olmayan kişilerden demeç alarak bu demeçleri halk ile buluşturdu. Bu da aslında yanlış ve yetersiz bilgininin hızlı yayılmasına neden oldu. Bir psikolog “terapi odasını” aktar-a-madığı için insanlar yıllarca psikoloğun Çocuklar Duymasın Sinan gibi bir karakter olduğunu sandı.
Yani, bizler ruh sağlığı mensupları biraz alanı boş bıraktık. Biz boş bıraktık, yaşam koçları geldi, biz bıraktık enerjiciler geldi. Bu nedenle, halkın doğru bilgi ihtiyacı giderilememiş oldu. Bu nedenle, bizlerin birçok alanda mesleğimizin getirdiği sorumlulukları yerine getirmemiz lazım. İşte bu sorumluluk da “halkı doğru bilgilendirme” sorumluluğu.
3. Psikoloji Bölümündeki Mezun Sayısı
Evet, “neden danışan bulmakta zorlanıyoruz?” sorusunun cevabını vereceğimiz bu madde ile “neden sosyal medyayı kullanmalıyız?”ın cevaplarını tamamlayacağız.
Son yıllarda psikoloji kontenjanları oldukça arttı. Psikoloji bölümünden her yıl 12.000’den fazla kişi mezun oluyor. Bugün, psikoloji bölümüne girmiş olsanız siz mezun olana kadar +50bin mezun meslektaşınız olmuş olacak. Türkiye’nin nüfus oranına baktığımızda bu sayı aslında inanılmaz çok değil ama talep mezun sayısı kadar fazla değil. Yukarıda, talebin arttığından bahsetmiştim ancak maalesef bu talep nüfus bazında yeterli değil. İnsanların terapiye bakış açısı her ne kadar artmış olsa da hala daha “psikolog” ve “terapi”yle ilgili yanlış düşünceler mevcut. Bu nedenle, Arz talepten fazla olduğu için psikologlar danışan bulma konusunda sorun yaşayabiliyor.
Bu soru daha da detaylandırılarak yanıtlanabilir ama özetleyecek olursak, psikologlar sosyal medyayı bu 3 nedenden dolayı mutlaka kullanmalıdır.
1. İnsanların Psikoloğa Bakış Açısı
2. Halkın Doğru Bilgi İhtiyacı
3. Mezun Sayısı
Psikologların sosyal medyayı kullanması bir etik ihlal değil, bir gerekliliktir. Gerek mesleki sorumluluk gerekse insani ihtiyaçların karşılanması için her psikolog kendi dijital markasını oluşturarak dijital dünyada yer almalıdır.
Comments are closed